Bir Yumruk Düşünün


HAŞMET BABAOĞLU: Hayata yargılardan uzak,korkmadan, öfkelenmeden ellerimizi uzatmalı, kollarımızı açmalıyız.

 
Bir yumruk düşünün...
Sımsıkı bir yumruk.
Parmaklar içe kapanmış, tırnaklar neredeyse avuca batıyor.
Bir yumruk düşünün...
Bütün kemikler dışarı fırlamış. Hazır ve nazır vurmayı bekliyorlar.
Bir de açık bir el düşünün...
Parmaklar serbest. Yumuşak bir el.
Avuç hafifçe dışa dönük, parmaklar hafifçe içeri kıvrık bir el.
Yumruk vurabilir, yıkabilir, çarpabilir.
Yumruk, "yumruk atabilir!"
Can acıtabilir, öldürebilir bile.
Kazara dokunabilir de...
Ama tutamaz!
Kavrayamaz!
Okşayamaz!
Alamaz, veremez!
Açık elden de okkalı bir tokat çıkabilir elbette.
Fakat bir tek elimiz açıkken tutabilir, kavrayabilir.
Okşayabilir, sevebilir.
Hatta ne güzeldir ki, teselli edebilir.
Ancak açık bir avuç ve serbest parmaklar alabilir ve verebilir.
***
Yumruk gibiyiz.
Hatta yumruk olmuşuz!
Kaskatı kesilmiş parmaklarımızı açmakta zorlanıyoruz.
O yüzden de ne alabiliyoruz ne de verebiliyoruz!
Dahası var bence...
Yumruklarımız sıkılıyken...
Ne anlayabiliyoruz birbirimizi ne de anlaşabiliyoruz!
Baştan canımız yanmış demek ki...
Bir daha olmasın istiyoruz.
Asabiyiz o yüzden. Ve hep gerginiz.
Olabilir. Doğrudur belki.
Ama bir yumruk gibi yaşamak ne zor!
Ve nasıl umarsız!
***
Oysa açık bir avuç gibi olmalıyız çoğu zaman!
Daha iyiyi, daha güzeli; doğruyu, güzeli, barışı ve hakikati istiyorsak...
Yeryüzüne, birbirimize ve hayata yargılardan uzak, korkmadan, öfkeye kapılmadan ellerimizi uzatmalı, kollarımızı açmalıyız.
Hem ne diyordu o anlamlı Çin atasözü?
"Yüreğinde yeşil bir dal saklarsan, şarkı söylemeye bir kuş gelecektir."
 
Bir yumruk düşünün...
Sımsıkı bir yumruk.
Parmaklar içe kapanmış, tırnaklar neredeyse avuca batıyor.
Bir yumruk düşünün...
Bütün kemikler dışarı fırlamış. Hazır ve nazır vurmayı bekliyorlar.
Bir de açık bir el düşünün...
Parmaklar serbest. Yumuşak bir el.
Avuç hafifçe dışa dönük, parmaklar hafifçe içeri kıvrık bir el.
Yumruk vurabilir, yıkabilir, çarpabilir.
Yumruk, "yumruk atabilir!"
Can acıtabilir, öldürebilir bile.
Kazara dokunabilir de...
Ama tutamaz!
Kavrayamaz!
Okşayamaz!
Alamaz, veremez!
Açık elden de okkalı bir tokat çıkabilir elbette.
Fakat bir tek elimiz açıkken tutabilir, kavrayabilir.
Okşayabilir, sevebilir.
Hatta ne güzeldir ki, teselli edebilir.
Ancak açık bir avuç ve serbest parmaklar alabilir ve verebilir.
***
Yumruk gibiyiz.
Hatta yumruk olmuşuz!
Kaskatı kesilmiş parmaklarımızı açmakta zorlanıyoruz.
O yüzden de ne alabiliyoruz ne de verebiliyoruz!
Dahası var bence...
Yumruklarımız sıkılıyken...
Ne anlayabiliyoruz birbirimizi ne de anlaşabiliyoruz!
Baştan canımız yanmış demek ki...
Bir daha olmasın istiyoruz.
Asabiyiz o yüzden. Ve hep gerginiz.
Olabilir. Doğrudur belki.
Ama bir yumruk gibi yaşamak ne zor!
Ve nasıl umarsız!
***
Oysa açık bir avuç gibi olmalıyız çoğu zaman!
Daha iyiyi, daha güzeli; doğruyu, güzeli, barışı ve hakikati istiyorsak...
Yeryüzüne, birbirimize ve hayata yargılardan uzak, korkmadan, öfkeye kapılmadan ellerimizi uzatmalı, kollarımızı açmalıyız.
Hem ne diyordu o anlamlı Çin atasözü?
"Yüreğinde yeşil bir dal saklarsan, şarkı söylemeye bir kuş gelecektir."
 
 
Bir yumruk düşünün...
Sımsıkı bir yumruk.
Parmaklar içe kapanmış, tırnaklar neredeyse avuca batıyor.
Bir yumruk düşünün...
Bütün kemikler dışarı fırlamış. Hazır ve nazır vurmayı bekliyorlar.
Bir de açık bir el düşünün...
Parmaklar serbest. Yumuşak bir el.
Avuç hafifçe dışa dönük, parmaklar hafifçe içeri kıvrık bir el.
Yumruk vurabilir, yıkabilir, çarpabilir.
Yumruk, "yumruk atabilir!"
Can acıtabilir, öldürebilir bile.
Kazara dokunabilir de...
Ama tutamaz!
Kavrayamaz!
Okşayamaz!
Alamaz, veremez!
Açık elden de okkalı bir tokat çıkabilir elbette.
Fakat bir tek elimiz açıkken tutabilir, kavrayabilir.
Okşayabilir, sevebilir.
Hatta ne güzeldir ki, teselli edebilir.
Ancak açık bir avuç ve serbest parmaklar alabilir ve verebilir.
***
Yumruk gibiyiz.
Hatta yumruk olmuşuz!
Kaskatı kesilmiş parmaklarımızı açmakta zorlanıyoruz.
O yüzden de ne alabiliyoruz ne de verebiliyoruz!
Dahası var bence...
Yumruklarımız sıkılıyken...
Ne anlayabiliyoruz birbirimizi ne de anlaşabiliyoruz!
Baştan canımız yanmış demek ki...
Bir daha olmasın istiyoruz.
Asabiyiz o yüzden. Ve hep gerginiz.
Olabilir. Doğrudur belki.
Ama bir yumruk gibi yaşamak ne zor!
Ve nasıl umarsız!
***
Oysa açık bir avuç gibi olmalıyız çoğu zaman!
Daha iyiyi, daha güzeli; doğruyu, güzeli, barışı ve hakikati istiyorsak...
Yeryüzüne, birbirimize ve hayata yargılardan uzak, korkmadan, öfkeye kapılmadan ellerimizi uzatmalı, kollarımızı açmalıyız.
Hem ne diyordu o anlamlı Çin atasözü?
"Yüreğinde yeşil bir dal saklarsan, şarkı söylemeye bir kuş gelecektir."
 
 
Bir yumruk düşünün...
Sımsıkı bir yumruk.
Parmaklar içe kapanmış, tırnaklar neredeyse avuca batıyor.
Bir yumruk düşünün...
Bütün kemikler dışarı fırlamış. Hazır ve nazır vurmayı bekliyorlar.
Bir de açık bir el düşünün...
Parmaklar serbest. Yumuşak bir el.
Avuç hafifçe dışa dönük, parmaklar hafifçe içeri kıvrık bir el.
Yumruk vurabilir, yıkabilir, çarpabilir.
Yumruk, "yumruk atabilir!"
Can acıtabilir, öldürebilir bile.
Kazara dokunabilir de...
Ama tutamaz!
Kavrayamaz!
Okşayamaz!
Alamaz, veremez!
Açık elden de okkalı bir tokat çıkabilir elbette.
Fakat bir tek elimiz açıkken tutabilir, kavrayabilir.
Okşayabilir, sevebilir.
Hatta ne güzeldir ki, teselli edebilir.
Ancak açık bir avuç ve serbest parmaklar alabilir ve verebilir.
***
Yumruk gibiyiz.
Hatta yumruk olmuşuz!
Kaskatı kesilmiş parmaklarımızı açmakta zorlanıyoruz.
O yüzden de ne alabiliyoruz ne de verebiliyoruz!
Dahası var bence...
Yumruklarımız sıkılıyken...
Ne anlayabiliyoruz birbirimizi ne de anlaşabiliyoruz!
Baştan canımız yanmış demek ki...
Bir daha olmasın istiyoruz.
Asabiyiz o yüzden. Ve hep gerginiz.
Olabilir. Doğrudur belki.
Ama bir yumruk gibi yaşamak ne zor!
Ve nasıl umarsız!
***
Oysa açık bir avuç gibi olmalıyız çoğu zaman!
Daha iyiyi, daha güzeli; doğruyu, güzeli, barışı ve hakikati istiyorsak...
Yeryüzüne, birbirimize ve hayata yargılardan uzak, korkmadan, öfkeye kapılmadan ellerimizi uzatmalı, kollarımızı açmalıyız.
Hem ne diyordu o anlamlı Çin atasözü?
"Yüreğinde yeşil bir dal saklarsan, şarkı söylemeye bir kuş gelecektir."
 
 
Bir yumruk düşünün...
Sımsıkı bir yumruk.
Parmaklar içe kapanmış, tırnaklar neredeyse avuca batıyor.
Bir yumruk düşünün...
Bütün kemikler dışarı fırlamış. Hazır ve nazır vurmayı bekliyorlar.
Bir de açık bir el düşünün...
Parmaklar serbest. Yumuşak bir el.
Avuç hafifçe dışa dönük, parmaklar hafifçe içeri kıvrık bir el.
Yumruk vurabilir, yıkabilir, çarpabilir.
Yumruk, "yumruk atabilir!"
Can acıtabilir, öldürebilir bile.
Kazara dokunabilir de...
Ama tutamaz!
Kavrayamaz!
Okşayamaz!
Alamaz, veremez!
Açık elden de okkalı bir tokat çıkabilir elbette.
Fakat bir tek elimiz açıkken tutabilir, kavrayabilir.
Okşayabilir, sevebilir.
Hatta ne güzeldir ki, teselli edebilir.
Ancak açık bir avuç ve serbest parmaklar alabilir ve verebilir.
***
Yumruk gibiyiz.
Hatta yumruk olmuşuz!
Kaskatı kesilmiş parmaklarımızı açmakta zorlanıyoruz.
O yüzden de ne alabiliyoruz ne de verebiliyoruz!
Dahası var bence...
Yumruklarımız sıkılıyken...
Ne anlayabiliyoruz birbirimizi ne de anlaşabiliyoruz!
Baştan canımız yanmış demek ki...
Bir daha olmasın istiyoruz.
Asabiyiz o yüzden. Ve hep gerginiz.
Olabilir. Doğrudur belki.
Ama bir yumruk gibi yaşamak ne zor!
Ve nasıl umarsız!
***
Oysa açık bir avuç gibi olmalıyız çoğu zaman!
Daha iyiyi, daha güzeli; doğruyu, güzeli, barışı ve hakikati istiyorsak...
Yeryüzüne, birbirimize ve hayata yargılardan uzak, korkmadan, öfkeye kapılmadan ellerimizi uzatmalı, kollarımızı açmalıyız.
Hem ne diyordu o anlamlı Çin atasözü?
"Yüreğinde yeşil bir dal saklarsan, şarkı söylemeye bir kuş gelecektir."
 
 
Bir yumruk düşünün...
Sımsıkı bir yumruk.
Parmaklar içe kapanmış, tırnaklar neredeyse avuca batıyor.
Bir yumruk düşünün...
Bütün kemikler dışarı fırlamış. Hazır ve nazır vurmayı bekliyorlar.
Bir de açık bir el düşünün...
Parmaklar serbest. Yumuşak bir el.
Avuç hafifçe dışa dönük, parmaklar hafifçe içeri kıvrık bir el.
Yumruk vurabilir, yıkabilir, çarpabilir.
Yumruk, "yumruk atabilir!"
Can acıtabilir, öldürebilir bile.
Kazara dokunabilir de...
Ama tutamaz!
Kavrayamaz!
Okşayamaz!
Alamaz, veremez!
Açık elden de okkalı bir tokat çıkabilir elbette.
Fakat bir tek elimiz açıkken tutabilir, kavrayabilir.
Okşayabilir, sevebilir.
Hatta ne güzeldir ki, teselli edebilir.
Ancak açık bir avuç ve serbest parmaklar alabilir ve verebilir.
***
Yumruk gibiyiz.
Hatta yumruk olmuşuz!
Kaskatı kesilmiş parmaklarımızı açmakta zorlanıyoruz.
O yüzden de ne alabiliyoruz ne de verebiliyoruz!
Dahası var bence...
Yumruklarımız sıkılıyken...
Ne anlayabiliyoruz birbirimizi ne de anlaşabiliyoruz!
Baştan canımız yanmış demek ki...
Bir daha olmasın istiyoruz.
Asabiyiz o yüzden. Ve hep gerginiz.
Olabilir. Doğrudur belki.
Ama bir yumruk gibi yaşamak ne zor!
Ve nasıl umarsız!
***
Oysa açık bir avuç gibi olmalıyız çoğu zaman!
Daha iyiyi, daha güzeli; doğruyu, güzeli, barışı ve hakikati istiyorsak...
Yeryüzüne, birbirimize ve hayata yargılardan uzak, korkmadan, öfkeye kapılmadan ellerimizi uzatmalı, kollarımızı açmalıyız.
Hem ne diyordu o anlamlı Çin atasözü?
"Yüreğinde yeşil bir dal saklarsan, şarkı söylemeye bir kuş gelecektir."
 
 
Bir yumruk düşünün...
Sımsıkı bir yumruk.
Parmaklar içe kapanmış, tırnaklar neredeyse avuca batıyor.
Bir yumruk düşünün...
Bütün kemikler dışarı fırlamış. Hazır ve nazır vurmayı bekliyorlar.
Bir de açık bir el düşünün...
Parmaklar serbest. Yumuşak bir el.
Avuç hafifçe dışa dönük, parmaklar hafifçe içeri kıvrık bir el.
Yumruk vurabilir, yıkabilir, çarpabilir.
Yumruk, "yumruk atabilir!"
Can acıtabilir, öldürebilir bile.
Kazara dokunabilir de...
Ama tutamaz!
Kavrayamaz!
Okşayamaz!
Alamaz, veremez!
Açık elden de okkalı bir tokat çıkabilir elbette.
Fakat bir tek elimiz açıkken tutabilir, kavrayabilir.
Okşayabilir, sevebilir.
Hatta ne güzeldir ki, teselli edebilir.
Ancak açık bir avuç ve serbest parmaklar alabilir ve verebilir.
***
Yumruk gibiyiz.
Hatta yumruk olmuşuz!
Kaskatı kesilmiş parmaklarımızı açmakta zorlanıyoruz.
O yüzden de ne alabiliyoruz ne de verebiliyoruz!
Dahası var bence...
Yumruklarımız sıkılıyken...
Ne anlayabiliyoruz birbirimizi ne de anlaşabiliyoruz!
Baştan canımız yanmış demek ki...
Bir daha olmasın istiyoruz.
Asabiyiz o yüzden. Ve hep gerginiz.
Olabilir. Doğrudur belki.
Ama bir yumruk gibi yaşamak ne zor!
Ve nasıl umarsız!
***
Oysa açık bir avuç gibi olmalıyız çoğu zaman!
Daha iyiyi, daha güzeli; doğruyu, güzeli, barışı ve hakikati istiyorsak...
Yeryüzüne, birbirimize ve hayata yargılardan uzak, korkmadan, öfkeye kapılmadan ellerimizi uzatmalı, kollarımızı açmalıyız.
Hem ne diyordu o anlamlı Çin atasözü?
"Yüreğinde yeşil bir dal saklarsan, şarkı söylemeye bir kuş gelecektir."
 
 
Bir yumruk düşünün...
Sımsıkı bir yumruk.
Parmaklar içe kapanmış, tırnaklar neredeyse avuca batıyor.
Bir yumruk düşünün...
Bütün kemikler dışarı fırlamış. Hazır ve nazır vurmayı bekliyorlar.
Bir de açık bir el düşünün...
Parmaklar serbest. Yumuşak bir el.
Avuç hafifçe dışa dönük, parmaklar hafifçe içeri kıvrık bir el.
Yumruk vurabilir, yıkabilir, çarpabilir.
Yumruk, "yumruk atabilir!"
Can acıtabilir, öldürebilir bile.
Kazara dokunabilir de...
Ama tutamaz!
Kavrayamaz!
Okşayamaz!
Alamaz, veremez!
Açık elden de okkalı bir tokat çıkabilir elbette.
Fakat bir tek elimiz açıkken tutabilir, kavrayabilir.
Okşayabilir, sevebilir.
Hatta ne güzeldir ki, teselli edebilir.
Ancak açık bir avuç ve serbest parmaklar alabilir ve verebilir.
***
Yumruk gibiyiz.
Hatta yumruk olmuşuz!
Kaskatı kesilmiş parmaklarımızı açmakta zorlanıyoruz.
O yüzden de ne alabiliyoruz ne de verebiliyoruz!
Dahası var bence...
Yumruklarımız sıkılıyken...
Ne anlayabiliyoruz birbirimizi ne de anlaşabiliyoruz!
Baştan canımız yanmış demek ki...
Bir daha olmasın istiyoruz.
Asabiyiz o yüzden. Ve hep gerginiz.
Olabilir. Doğrudur belki.
Ama bir yumruk gibi yaşamak ne zor!
Ve nasıl umarsız!
***
Oysa açık bir avuç gibi olmalıyız çoğu zaman!
Daha iyiyi, daha güzeli; doğruyu, güzeli, barışı ve hakikati istiyorsak...
Yeryüzüne, birbirimize ve hayata yargılardan uzak, korkmadan, öfkeye kapılmadan ellerimizi uzatmalı, kollarımızı açmalıyız.
Hem ne diyordu o anlamlı Çin atasözü?
"Yüreğinde yeşil bir dal saklarsan, şarkı söylemeye bir kuş gelecektir."
 
 
Bir yumruk düşünün...
Sımsıkı bir yumruk.
Parmaklar içe kapanmış, tırnaklar neredeyse avuca batıyor.
Bir yumruk düşünün...
Bütün kemikler dışarı fırlamış. Hazır ve nazır vurmayı bekliyorlar.
Bir de açık bir el düşünün...
Parmaklar serbest. Yumuşak bir el.
Avuç hafifçe dışa dönük, parmaklar hafifçe içeri kıvrık bir el.
Yumruk vurabilir, yıkabilir, çarpabilir.
Yumruk, "yumruk atabilir!"
Can acıtabilir, öldürebilir bile.
Kazara dokunabilir de...
Ama tutamaz!
Kavrayamaz!
Okşayamaz!
Alamaz, veremez!
Açık elden de okkalı bir tokat çıkabilir elbette.
Fakat bir tek elimiz açıkken tutabilir, kavrayabilir.
Okşayabilir, sevebilir.
Hatta ne güzeldir ki, teselli edebilir.
Ancak açık bir avuç ve serbest parmaklar alabilir ve verebilir.
***
Yumruk gibiyiz.
Hatta yumruk olmuşuz!
Kaskatı kesilmiş parmaklarımızı açmakta zorlanıyoruz.
O yüzden de ne alabiliyoruz ne de verebiliyoruz!
Dahası var bence...
Yumruklarımız sıkılıyken...
Ne anlayabiliyoruz birbirimizi ne de anlaşabiliyoruz!
Baştan canımız yanmış demek ki...
Bir daha olmasın istiyoruz.
Asabiyiz o yüzden. Ve hep gerginiz.
Olabilir. Doğrudur belki.
Ama bir yumruk gibi yaşamak ne zor!
Ve nasıl umarsız!
***
Oysa açık bir avuç gibi olmalıyız çoğu zaman!
Daha iyiyi, daha güzeli; doğruyu, güzeli, barışı ve hakikati istiyorsak...
Yeryüzüne, birbirimize ve hayata yargılardan uzak, korkmadan, öfkeye kapılmadan ellerimizi uzatmalı, kollarımızı açmalıyız.
Hem ne diyordu o anlamlı Çin atasözü?
"Yüreğinde yeşil bir dal saklarsan, şarkı söylemeye bir kuş gelecektir."
 
 
 
Bugün 4 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol